Anevrizma olarak adlandırdığımız hastalıklar genellikle atardamarların, yani arterlerin damar duvarının pekçok nedenle zayıflaması sonrası oluşan ve görünüş itibarıyla baloncuğu benzeyen hastalığıdır. Beyin damar anevrizması sigara, hipertansiyon, diabet ve ateroskleroza ikincil gelişebildiği gibi, bazı hastalarda ırsen geçen bir kısım hastalıklarla (polikistik böbrek hastalığı gibi) beraber de karşımıza çıkabilir. Anevrizma hastalarında en çok korkulan durum kanama olmasıdır. Bu durum bazen tansiyonun aniden yükselmesine bağlı olabileceği gibi hiç beklenmedik bir anda, hatta uykuda bile olabilir. Beyin anevrizması kanaması beynin içine ve etrafındaki beyin omurilik sıvısı dolu aralığa, yani subaraknoid aralığa olur. Bu nedenle subaraknoid kanama (SAK) adını alırlar. Genellikle hayati tehdit eder. Bu nedenle anevrizma tanısı alan hastaların gerekli tedavilerinin ve takiplerinin ivedilikle yapılması gereklidir.
Beyin anevrizması kanaması beynin içine ve etrafındaki beyin omurilik sıvısı dolu aralığa yani subaraknoid aralığa olur. Hemen daima hayatı tehdit eder bir hadisedir. Hasta ile pek çok zaman acil kliniklerde karşılaşılır. İlk istenen tetkik Beyin Tomografisidir (BT). Burada kanamanın yeri, miktarı, hidrosefali gibi beyinde eşlik eden diğer patolojiler tesbit edilebilir. Kanamanın tesbit edilmesinden sonra damar yapılarını görmek için BT-anjio ya da MR-anjio yapılabilir. Damar yapılarının değerlendirildiği en hassas tetkiklerden birisi DSA’dır (digital subtraction angiography). Bu radyolojik görüntüleme ile beyni besleyen (arter) ve içindeki kanı boşaltan (ven ve sinüsler) damarlar tüm detayları ile, varsa anevrizma gibi damarsal patolojiler ile birlikte görülebilir.
Cerrahi tedavide, kafatası açılarak anevrizma görülür, etraf dokulardan sıyrılır ve kliplerle anevrizma boynu kapatılarak kanın anevrizmaya dolması ve kanama önelenir. Endovaskuler tedavide, kasık atar damarından DSA yapılır gibi girilerek beyindeki anevrizma içerisi özel metallerle doldurulur ve böylece kanın buraya dolması ve kanama yapması önlenir. Tedavi türü, anevrizmanın yeri, boyutu, hastanın genel sağlık durumu, hastanın tercihi ve diğer durumlara göre değerlendirme yapıldıktan sonra seçilir.
Postop 3. ayda hastalara anjio yapılarak anevrizmanın tam kapandığı teyit edilir. Sonra 3 ayda bir klinik takip yapılır.
AVM olarak adlandırdığımız hastalıklar arterlerle (atar damarlar) venler (toplar damarlar) arasında kapiller damarlar (kılcal damarlar) olmadan direk bağlantılar olması nedeniyle gelişir. Görünüm itibaiyle yumağa benzediği için damar yumağı olarak da adlandırılır. AVM’lerin genellikle doğumsal olduğu ve kişinin hayatı boyunca büyüyebileceği düşünülmektedir. AVM’lerde de anevrizmalarda olduğu gibi en çok korkulan durum kanama olmasıdır. AVM’lerde de beyin kanaması beyin dokusu içine olabileceği gibi daha sıklıkla etrafındaki beyin omurilik sıvısı dolu aralığa, yani subaraknoid aralığa olur. AVM ile birlikte anevrizma da görülebilir. Bu durum genellikle hayatı tehdit eder. AVM tanısı alan hastaların beyin cerrahına başvurması, gerekli tedavi ve takipleri yaptırmalıdır.
AVM kanaması beynin içine ve etrafındaki beyin omurilik sıvısı dolu aralığa yani subaraknoid aralığa olur. Hasta ile pek çok zaman acil kliniklerde, bazen nöbet ile nöroloji kliniklerinde, bazen basit bir semptom ile poliklinikte, bezen de rastalantısal olarak karşılaşılır. BT’de ya da Beyin MRG’de hem lezyon hem de kanama görülebilir. Damar yapılarını görmek için BT-anjio ya da MR-anjio yapılabilir. Damar yapılarının değerlendirildiği en hassas tetkiklerden birisi DSA’dır (digital subtraction angiography). Bu radyolojik görüntüleme ile beyni besleyen (arter) ve içindeki kanı boşaltan (ven ve sinüsler) damarlar ve AVM tüm detayları ile, varsa eşlik eden anevrizma gibi damarsal patolojiler ile birlikte görülebilir.
AVM’ler, yerleşim yerlerine ve büyüklüklerine göre derecelendirilirler. Düşük grade’li olanlar genellikle ameliyatla çıkartılabilir. Ameliyatla çıkarılamayan büyük boyutlu ve derin yerleşimli AVM’lere steretaktik radyocerrahi uygulanabilir. Gamma knife ya da Ciber knife gibi ışın tedavileri ile AVM’lerin zamanla kapanması sağlanabilir. Endovaskuler tedavide kasık atar damarından girilerek beyindeki AVM içerisi özel maddelerle doldurulur ve böylece kanın buraya dolması ve kanama yapması önlenir. Ameliyatla çıkarılamayan büyük boyutlu ve derin yerleşimli AVM’lere uygulanabilir. Tedavi türü AVM’nin yeri, boyutu, hastanın genel sağlık durumu, hastanın ve hekimin tercihi gibi değerlendirmelerle seçilir.
Postop 3. ayda hastalara anjio yapılarak AVM’nin tam kapandığı teyit edilir. Sonra 3 ayda bir klinik takip yapılır.
Kavernom ya da kavernöz malformasyon beyinin damarsal bir anomalisidir. Bu hastalıkta görüntüsü böğürtlene benzeyen anormal ve şişkinleşmiş damarlar bulunur. Kavernomlar da diğer damarsal anomaliler gibi kanama yapabilir. Fakat kavernom kanamaları anevrizma ve AVM kanamalarında farklı olaraka genellikle küçük, lezyon etrafına kan sızması şeklinde olur. Masif kanamalar nadiren görülür.
En sık görülen belirtiler, baş ağrısı ve nöbet geçirmedir. Diğer şikayetler daha nadir görülür. Kavernomların yerleşim yerlerine bağlı olarak farklı çeşitlerde felç durumları, kollarda ve bacaklarda güçsüzlükler, konuşma bozuklukları, görme kaybı, vb. olabilir. Kanamalar nadiren hayatı tehdit eden boyutlarda olsa da bazen beyin sapı yerleşimli kavernom kanamaları hayatı tehdit edebilir
BT kanama durmunu değerlendirmek için önemli olsa da kavernom tanısı için MRG şarttır. Anjio yöntemlerinin kavernom tanısı için yeri yoktur ve yalnız şüpheli durumlarda diğer vaskuler lezyonlardan ayırım yapmak için kullanılabilir.
Klinik bulgusu olmayan yada çok hafif olan hastalar ile tesadüfi tanı alan hastalar aralıklı MRG’lerle izlenebilir. Kanama yapmış kavernomlarda cerrahi tedavi tercih edilmelidir. Kavernomların cerrahi girişimle çıkartılması birinci tedavi seçeneğidir. Stereotaksik radyocerrahi seçeneği, kavernomlarda yalnız kanama ihtimalini azaltmak ve nöbet geçiren hastalarda nöbet sıklığını azaltmak için kullaılabilir. Kavernomu yok etmez. Tedavi türü kavernomun yeri, boyutu, hastanın genel sağlık durumu, hastanın tercihi ve diğer durumlara göre değerlendirme yapıldıktan sonra seçilir.
Üç aylık aralarla hastaya MRG çekilerek sağlanır.